top of page

Neden Yazıldı?

Güncelleme tarihi: 26 Ara 2020


“Şartlar gelişirse, ihtilaller hak olur.”

İsmet İnönü


Kitaplar, söz uçtuğu ve yazı geleceğe kaldığı için yazılır. Bu derleme kitabı da öyle… Amacım, sürgüne gönderilen Milli Birlik Komitesi üyelerinden (14’lerden) Suphi Karaman’a gelen mektupları açıklamak, onları tarihteki yerlerine koymak ve sonra da 27 Mayıs hakkında onun neler söylediğini ve hakkında kimlerin ne dediğini okura ulaştırmaktır.


Suphi Karaman, 27 Mayıs 1960 Devrimini örgütleyen dört kişiden biriydi. Askeri yönetim ve devamı döneminde Devletin yeniden yapılanması ve demokratikleşme aşamasında başta Anayasa olmak üzere birçok yeniliğin siyasal ve ekonomik hayata geçirilmesinde etkin oldu. Ordu tenkisatını, tayin ve terfileri planladı ve yürüttü. OYAK kanununu hazırladı ve kanunlaştırdı. 27 Mayıs’tan sonraki siyasi oluşumlarda devrim düşüncesi öncülerinden biri olarak Yön hareketine katıldı. Yalnız bu saydıklarım onun dostlarından fazla düşmanlarının olmasına yeter de artar bile. Yükü omuzlayanlardandı. Bu kitaba ondan kalanların toplamı diyebiliriz. Kitaba hem 27 Mayıs’tan hem de Suphi Karaman’dan kesitler aldım. Kısa yaşam öyküsü, konuşmaları, yazıları, ona gelen diğer mektuplar ve 27 Mayıs dönemine ait bazı belgeleri derledim. Bütün bunların bugün elli yaş ve üstündeki okurlara ilginç geleceğine eminim. Onun özel arşivini bana açan başta oğlu Sayın Suay Karaman ve İşçi Partisi Genel Merkez’inde çalışan arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunarım.


Okuyacağınız mektupların asıllarına sadık kaldım. Ancak daha kolay anlaşılması amacıyla yazarlarının çok az olan imla hatalarını düzeltmek zorundaydım. Asıllarının fotoğraflarını da kitaba koyabilirdim ama bu, kitabı kalabalıklaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktı.


Mektupların dışında Suphi Karaman’ın düşüncelerini derli toplu anlattığı üç yazısı ile birlikte 1995 yılında günlük bir gazetede yayınlanan 27 Mayıs hazırlığı ile ilgili hatırladıklarını da kitaba katmak gereğini duydum. Bu nedenle gazetedeki anılarının 26 Mayıs 1960 gününe kadar olanını aldım. Ayrıca Ulusal Devlet ve Ulusal Ordu ile ilgili yazdıklarının günümüz için önemli olduğunu bildiğimden o yazısını da kitaba aldım. 17 aylık 27 Mayıs İhtilal yönetiminin iki yıl öncesinin ve iki yıl sonrasının Türkiye’sinde neler yaşandığına dair olaylar dizinini de kitabın başına koymak iyi olurdu diye düşündüm. Sanırım bu dizin okuyucunun hafızasını tazeleyecektir. En son olarak ben de Suphi Karaman’a bir mektup yazdım. Günümüzü yani kendisinden sonraki Türkiye’yi anlattım ve gözlediğim kadarıyla düşünceleri ile çakışan ve çelişenleri yazdım.


Yönetime talip olanlar ne umuyorlar, ne buluyorlar… Vatanseverlik olgusu nasıl birden bire vatan hainliğine dönüşebiliyor? Sevgi ve nefret duygularının nasıl göreceli kavramlar olduğu ve bu kavramların Türkiye’ye özgü nasıl değişebildiği 14’lerin mektubunda görülebilir.


Toplumsal hafızamız zayıftır. Bunu herkes kabul eder. Bu günlerde 12 Eylül ile 27 Mayıs’ın karşılaştırılması yeniden başladı. Bu karşılaştırmayı Suphi Karaman, kitaba aldığım değerlendirmesinde çok ayrıntılı yapmaktadır. Suphi Karaman, “12 Eylül’ün perişan yıkıntısı arasında 27 Mayıs’ın pırıltılı görüntüsü tarihçilerin işini kolaylaştıracaktır.” diyor ve 12 Eylül 1980 hareketinin 27 Mayıs 1960 hareketinin getirdiklerini nasıl götürdüğünü anlatıyor.


Konu ile ilgili kitapları arar ve bulduklarımı incelerken, işin tam merkezinde olan Suphi Karaman’dan başka herkesin konuştuğunu fark ettim. Her söz söyleyen ve kitap yazan da ben haklıydım demişti. Eğer yaşasaydı, soracağım çok sorular vardı kendisine. Bu yola baş koyanlar, toplumsal biçimlenmenin yeniden oluşmasındaki hayallerini gerçekleştiremedikleri için doğal olarak ayrışıyor ve örgütlenme parçalanıyor muydu? Bu bölünme ihtilallerin bir özelliği miydi, yoksa pusuda bekleyen halk yardakçısı siyasetçilerinin marifeti mi? Kabibay’ın mektubunda yazdığı gibi iktidarın devredileceği gün hep birlikte intihar önermesi gibi başka dehşet önermeler olmuş muydu?


27 Mayıs Devrimi devamlılığı yakalayabilse ve Cumhuriyet Devrimleriyle özdeşleşebilseydi Türkiye bugünkü Türkiye olmayacaktı. Karaman’a gelen mektuplardan ve onun yazdıklarından bu gerçeği çıkarttım. Aradan 46 yıl geçmiş olmasına karşın, dönemin hesaplaşması ve yorumları hâlâ sürmektedir. İşte bunun için kendisine gelen mektupları ve Suphi Karaman’ın bizzat kaleminden çıkan yazılarını yayınlamanın önemli olduğunu söyleyebilirim. Tarihle ve özellikle yakın tarihle her yurtseverin ilgilenmesi bir zorunluluktur. Hiç kuşkusuz, amacım tarih yazmak değil, yakın tarihe ışık tutmaktır. Bu duygu ve düşüncelerle derlediğim Suphi Karaman kitabı, okura 27 Mayıs 1960 sonrasındaki siyasi açmazların sebep-sonuç ilişkilerinde yardımcı olacağını sanıyorum.


Cumhur UTKU




 
 
 

Comentarios


  • Facebook
  • Instagram
  • Twitter

yeni kitap ve yazılarımı takip etmek için üye olmayı unutmayın

üye olduğunuz için teşekkürler!

bottom of page